27 Mart 2016 Pazar

Yüksekova'da teröristlerin patlayıcıları imha ediliyor

Bölgede kurulan barikatların kaldırılması, kazılan çukurların kapatılması, patlayıcı tuzaklarının imhası amacıyla güvenlik güçlerince ayrıntılı arama ve tarama çalışması yürütülüyor.

PATLAYICILAR İMHA EDİLİYOR

Belirlenen hedeflerin top atışlarıyla imha edilmesinden sonra mahalle, sokak ve binalara girerek detaylı ve titiz aramalarda bulunan asker ve polisler, bu çalışmalar sırasında yol ve bina içlerine tuzaklanan çok sayıda el yapımı patlayıcı imha edildi.
Yapılan arama tarama çalışmaları sırasında teröristlerin kaçmak için kullandıkları tüneller, yer değiştirmek için delinmiş duvarlar ve mevzilerde birer birer ortaya çıktı.
İlçede dün gece de yoğun hareketlilik göze çarptı. Yağmurun etkili olduğu ilçede gece ve bugün PKK'lıların bulunduğu hedefler top atışlarına tutuldu.

İNGİLİZ KONSOLOS KIVIRDI

Can Dündar'ın duruşmasına giderek mahkemeyi etkilemeye çalışan İngiliz konsolos Leigh Turner twitter üzerinden tepki alınca çark etti. 

İstanbul'daki İngiltere başkonsolosu Leigh Turner, casusluktan yargılanan Can Dündar'a 'basın özgürlüğü' nedeniyle destek olmak için mahkemedeki duruşmaya gitti.


İNGİLTERE'DE GUARDİAN'A YAPILANLAR
Aylar önce İngiliz gazete The Guardian, devletin gizli bilgilerini yayınladığı için hükümetten tepki almış ve gelen tepkiler üzerine yayınladıkları habere ait bilgileri içeren CD'leri canlı yayında yakmak ve kırıp atmak zorunda kalmıştı.

KONSOLOS KIVIRDI: İNGİLİZ HÜKÜMETİYLE İLGİSİ YOK
Can Dündar'a dektek olan İngiliz konsolosa dün twitter üzerinden The Guardian'a İngiliz hükümeti tarafından yapılanlar hatırlatıldı, "İngiltere'de olunca neden basın özgürlüğünü savunmadın" diye soruldu. Cevap normal olarak İngiltere hükümetine taraf bir biçimde "O olayın İngiliz hükümetiyle bir ilgisi yok" şeklinde oldu.

79dyk_1459067058_4038-(1).jpgb9jho_1459067127_1821-(1).jpgcldgi_1459067172_7226-(1).jpghikqh_1459067050_9332.jpgl22fh_1459067151_0111-(1).jpgohpry_1459067087_3517.jpg

Ramazan ayı ne zaman başlıyor 2016

   2016 yılında Ramazan ayı ne zaman başlıyor? Ne zaman Ramazan ayına giriyoruz? İşte Cevabı...

Haziran ayının 6. günü Ramazan ayının başlangıcı oluyor.
Temmuz'un 4'ünde ise son günü tutmuş oluyoruz...

26 Mart 2016 Cumartesi

Operasyon bölgesinden mesaj var: Allah var gam yok


Doğu ve Güneydoğu'da devam eden operasyonlarda görev alan asker ve polisler zaman zaman duvarlara yazdıkları yazılarla hem mesaj verip hem duygularını dile getiriyorlar.
"ALLAH VAR GAM YOK"
Polis asker dayanışmasının yaşandığı operasyon bölgesinden yeni bir fotoğraf geldi. Bir asker ve bir polis, duvara "Allah var gam yok" yazarak fotoğrafı paylaştı.

Gülen’in elbiseyi ters giyme sendromu


Latif ErdoğanLATİF ERDOĞAN - YENİ AKİT 
Bir insan yaptığı işin kötülüğünü bilir, yaptığı işin kötülüğünü kabul ederse, kötülükten dönmesi, vaz geçmesi ümit edilebilir. Ama, yaptığı kötülüğü iyilik sanan bir insanı, bu yaptığından vaz geçirmek, onu aksi istikamete yani gerçek iyiliğe döndürmek imkansız denecek ölçüde zordur. Kişi için asıl hasaret, asıl iflas da bu olsa gerektir. Çünkü o yaptığı kötülükleri iyilik sanmakta, bu sebeple de idealize etmekte; aksi davranışı aklına, hatırına bile getirmemektedir. Ecel gelip, ölüm çattığında ise, yapacağı bir şey kalmamakta; hatalarını telafi fırsatı bulamamaktadır.

Kur’an’da bu durum şöyle anlatılır: “De ki: Yaptıkları yönünden ahirette en büyük kayba uğrayanları size haber verelim mi? Onlar o kimselerdir ki, dünya hayatında yaptıkları işlerin karşılıkları hep boşa gidecektir. Halbuki onlar kendilerinin iyi işler yaptıklarını sanırlar.” (18/103-104)
Her insan bir iç muhasebe ile ayette anlatılan akıbete düşmemek için elbette ve öncelikle kendisini hesaba çekmeli, böyle bir finalden daima Allah’a sığınmalıdır. Hiç kimsenin sonuçla ilgili bir garantisi olmaması hakikati onu böylesi bir muhasebede sürekli teyakkuz halinde olmaya sevk etmelidir.
Ruhumun, kalbimin en derin köşelerine kadar hissetmeye çalıştığım bu mülahaza yanında, nedense son bir-iki yılda ne zaman bu ve benzeri anlamdaki ayetleri okusam gözümde Gülen’in hayali tüllenir, onun hali pür melalini bu ayetlerin mealinde şekillenmiş görürüm. Yazık etti, hem kendine hem de takipçilerine çok yazık etti.
Hele şu son günlerde hepten tozuttu, hepten zıvanadan çıktı. Önceden sadece birkaç kişiyi hedef alan sözler söyler, beddualar yapardı; şimdi ise bütün bir milleti, kendisine taraftar olmayan herkesi hedef haline getirir, onlara beddualar yağdırır oldu.
Belli ki, sadece üst üste gelen yenilgiler değildir onu bu savrulmuş hale sokan. Ciddiye alınmamak, adam yerine konulmamak, her şey kabul edildiği bir ülkede artık sıradan bir insan bile kabul edilmemek gibi onun kimyasını bozmaya biri bile yetecek muamelelerin bütününe hem de en şiddetli şekilde maruz kalması da yaşamakta olduğu anguaza sebep olmaktadır anlaşılan. Fakat hem kendini hem de takipçilerini yaptığı yanlışların girdabından kurtarmaya da hiç niyetli görünmemektedir bu arada. Çünkü iyi yaptığını, doğru yaptığını sanmaktadır. Halbuki bu sanı, bu zan sadece bir vehim, sadece bir aldanmaktan ibarettir.  
Bir de mekr-i ilahiyi, keyd-i ilahiyi okuyamaması var Gülen’in. Geleceğe ait gördüğünü sandığı ferec ve kurtuluş ışıltısının onu daha derin çukurlara, daha kötü bataklıklara çekmekte olduğunu okuyamamaktadır. Bu sebeple de önce kendisini sonra da çevresini kurtuluş vaatleriyle hem de zamanlar vererek oyalamakta, aldatmaktadır. 
Kafası karışık olduğu gibi hesabı da karışık şu anda Gülen’in. Cinnetini yaşadığı açık. Ülkeyi bir iç savaşa, ülkeyi bir iç kavgaya sürüklemenin hülyalarını kurmaktadır zahir. Kardeşi kardeşe kırdırmak istemektedir. Fakat onun bütün bu hülyaları da boşa çıkacaktır. Artık Gülen’in bu ülkede sözünü dinleme adına hiçbir karşılığı yoktur. O, askeri, polisi kirli hesaplarıyla kargaşa alanına dökebileceğini sanmaktadır. Fakat gerçekler, onun bir başçavuşu, bir gece bekçisini dahi harekete geçiremeyeceğini bütün var gücüyle ilan etmektedir.
Bugün Gülen’le yapılacak mücadelede onu adam yerine koymamak, onu hangi yolla olursa olsun gündeme getirmemek öncelikli davranış tarzımız olmalıdır. Çünkü, görünme, dikkatleri üzerine çekme onun en büyük zaaflarından biridir. Onu bu zaafında maksadına ulaştıracak her türlü hareketten kaçınmak bu açıdan bana önemli gelmektedir.
Bilenlerin bildiği, bilmeyenlerin de şimdi bileceği üzere, 1990 yılında, üç ay süreyle her gece yatsı namazından sonra İzmir’deki Yamanlar Lisesinin çatı katında Gülen bana en küçük detaylarına varıncaya kadar hayatını anlatmış bulunuyor. Bunlardan çok kısa bir bölümü Küçük Dünyam adıyla kitaplaştırıldı. Daha sonra 1996-97 yıllarında İstanbul- Altunizade’deki FEM’in çatı katında bir yıla yakın haftada bir gün davetli konuklara açık olarak söyleşilerimiz devam etti. Benim sizlerle yer yer paylaştığım bilgiler öncelikli olarak Gülen’in kendi söyledikleridir. İkinci olarak da, birlikte olduğumuz kırk beş senelik süreçte bizzat kendi müşahedelerim, kendi hatıralarımdır. Bu bilgi kaynağını değersiz kılmaya çalışan bazı kripto müptezellerin de bu gerçeği böylece bilmesinde fayda olacağı kanaatindeyim.
Neyse, lafı biraz uzattım, işte Gülen’in bana anlattığı bu hatıralarda şöyle bir anektod var. Diyor ki Gülen: Gençlik yıllarımda, dikkat çekmeyi, dikkatlerin üzerimde toplanmasını aşırı denecek ölçüde ister, arzu ederdim. Hatta sırf bunun için bazen elbiselerimi ters giydiğim olurdu. Herkes bana tuhaf tuhaf bakardı, bundan hoşlanırdım.
İşin içinde pantolon da var mı, yoksa sadece ceketini mi ters giyerdi bilmiyorum. Fakat, Gülen’in bu elbiseyi ters giyme sendromunun hâlâ devam ettiğini düşünüyorum. Dua varken bedduaya sarılmak böylesi bir terslik sendromu değil mi? Milletten yana olmak yerine teröristlerden yana tavır almak neyin nesi? İsrail ile  Amerika ile Rusya ile Türkiye’nin ne kadar düşmanı varsa hepsiyle ters ilişkiler içinde olmak bu tür bir sendromdan başka ne ile açıklanabilir ki?
Hele son bedduasını bir düşünün. Zırva kelimesini kullanacağı zaman çevresindeki figüran amincilere ‘bağışlayın’ diyen, fakat aynı kelimeyi Allah’a karşı duası içinde kullanmaktan zerrece ar etmeyen, utanmayan bu sözde alimin zirveden zırvaya yer değiştiren bu sakim haline başka nasıl izah getireceğiz? 
Allah Resulü: “Allah’ım, kabul olunmayacak duadan Sana sığınırım” derken o kabul olunmayan duaya hem de bed/ kötü olanına sığınıyor..

Dubai polis şefinden skandal İsrail açıklaması

Dubai polis şefinden skandal İsrail açıklamasıDubai güvenlik şefi Dahi Kalfan Tamim, Yahudilerin düşman olarak kabul edilmemesi gerektiğini söyledi, Filistin'de bir Yahudi- Arap devleti kurulmasını istedi

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi
Dubai Güvenlik şefi Dahi Kalfan Tamim, Arapların liderliğinde bir Filistin devleti kurma çalışmasının başarısız olduğunu iddia ederek, Yahudilerin liderliğinde bir Yahudi-Arap devleti kurulmasını istedi.
Dubai Güvenlik Başkan Yardımcısı Dahi Kalfan Tamim, sosyal paylaşım sitesi Twitter'dan yaptığı açıklamada İsrail'in kendileri için düşman olmadığını ve bağımsız bir Filistin devletini desteklemediğini de kaydetti. Dahi Kalfan Tamim, ayrıca İran'ın Filistin meselesini bir ticaret olarak kullandığını da belirterek, Filistin devletinin kurulamayacağını öne sürdü. Kalfan, Yahudilerin liderliğindeki devletin hem Yahudi-Arap barışını sağlayacağını iddia ederken, başarılı bir yönetim olacağını da ileri sürdü.
Ortadoğu'daki sorunlara da değinen Tamim, "ABD dahi İsrail'e yakın olmaya çalışıyor. Tüm dünyanın birbirine yakın olmaya çalıştığı bir çağda, neden düşmanlarımıza karşı İsrail ile işbirliği yapmayalım?" ifadelerini kullandı.
Tamim'in açıklamalarına cevap veren takipçileri, Tamim'in "Ortadoğu'daki düşmanımız" cümlesiyle İran'a atıf yaptığını söyledi. Tamim'in yaptığı bu açıklamalara takipçilerinden de sert tepkiler geldi
İHVAN VE AK PARTİ DÜŞMANI
Halfan daha önce yaptığı açıklamalarda, Mursi'nin iktidara geliş sürecinde 'İhvan’ı İsrail’den daha tehlikeli görüyorum' derken, Türkiye'deki 1 Kasım seçimleri sonrası ise "AK Parti'nin zaferi Mısır ve bölge için tehlikedir" demişti

Bediüzzaman’ın temel hizmet prensipleri

Yavuz Bahadıroğlu
23 Mart (1960) Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin vefat yıldönümüydü…
Hayır, ıskalamadım: Çeşitli şehirlerde yaşayan dostlarına onu anlatmak için çıktığım “Yürek Seferleri”nden fırsat bulup gününü gününe yazmadım, sadece…
Eksiğimi bugün tamamlamak istiyorum. Ama önce şunu belirteyim ki, bu konuda bilen de bilmeyen de konuşuyor. Hele de sıkıştıklarındaBediüzzaman’dan uzaklaşıp işler yoluna girdiğinde yaklaşarak popülaritesinden yararlanmaya çalışan gruplarla, üzerinden gazete satmaya çalışan grupçuklar, kafa karıştırıyorlar.
Bediüzzaman hazretlerini ve eserlerini yıllardır araştıran, en yakın talebeleriyle yıllarını paylaşan ve hayatını üç kitap halinde yayınlayan bir yazar olarak, kendimi bu konuda birazcık söz sahibi sayıyorum.
Şunları söyleyebilirim…
Bediüzzaman, iman ve Kur’an hizmetini iki temel prensibe oturtuyor ve formülünü şöyle açıklıyor:
“Dâhile kılıç çekilmez!”
“Atranik’le Enver’e, Venizelos’la Said Halime tokat vurmam, vuran da nazarımda sefildir!”
Özet olarak açıklamaya çalışalım…
Şeyh Said gailesi öncesinde, kendilerine katılma konusunda ikna etmek için  Bediüzzaman’a, aşiret reislerinden Kör Hüseyin Paşa’yı gönderiyorlar. 
Bediüzzaman, “Hasan’ı Hüseyin’e, Ahmed’i Mehmed’e mi kırdıracaksın?”diye çıkışıyor. Sebebini de tek cümlede açıklıyor: “Dâhile kılıç çekilmez!”
Bu birinci madde… İkinci madde daha da enteresandır… Önce o dönemi kısaca hatırlamakta fayda var…
O yılların Türkiye’sinde İttihad-Terakki iktidarı var ve Enver Paşa,Padişah’tan sonraki en etkili isimdir…
Osmanlı Devleti, Çanakkale dâhil, beş cephede varlık mücadelesi veriyor...
Yunanlılar ve Ermeniler, Enver Paşa ile Sadrazam Said Halim Paşahakkında envai çeşit spekülasyonlar, algı operasyonları üretiyorlar. Aşağılama ve itibarsızlaştırma kampanyaları yürütüyorlar. İçimizdeki yandaşlarını da kullanarak, her türlü iftirayı fütursuzca atıyorlar.
İngiltere başta olmak üzere, Avrupa’nın büyük devletleri Ermeni ve Yunan tarafını destekliyor. Osmanlı’nın yeniden dirilmesini, hilâfetin tekrar güçlenmesini engellemek için, envai çeşit oyun sahneliyorlar.
“Bizim aydınlar”ın çoğu da, onlarla (amaç birliği olmasa bile) söz birliği içinde iktidara saldırıyor.  
Esasen İttihad-Terakki iktidarının eleştirilecek yanları çoktur, o kadar ki, çoğu aydınlarla birlikte devrin sayılı münevverlerinden Bediüzzaman da oldukça sert eleştiriler yöneltiyor.
Ancak bu eleştirilerin, Osmanlı’yı bölüp parçalamak isteyen “dış güçler”in işine yaradığını derin bir ferasetle anlar anlamaz, hemen tavır değiştiriyor.Enver Paşa ile hükümete yönelik tüm eleştirilerini bıçak gibi kesiyor. 
Bunun sebebini soranlara verdiği tarihi cevap, bugün için de geçerlidir. Şöyle diyor: 
“Ben tokadımı Atranik’le (Ermeni/Taşnak Komitesi Reisi) beraber Enver’e,Venizelos (Yunan Başbakanı) ile beraber Said Halim’e (Osmanlı Sadrazamı) vurmam! Vuran da nazarımda sefildir!” Bu kadar.
Bediüzzaman hazretlerinin hizmet metodu içinde, devletle ve devlet adamlarıyla cedelleşme yoktur…
Sadece doğru yolu göstermek vardır ki, bu konuda başta Atatürk olmak üzere CHP Genel Sekreter’i Hilmi Uran’a, Celal Bayar’a, Adnan Menderes’e mektuplar göndermiş, düşüncelerini açıklamıştır.
Talebelerine ise sürekli olarak “Asayişin gönüllü bekçileri” olduklarını telkin etmiştir.
Hiçbir zaman ellerini bedduaya açmamış, kendisine zulmedenlere bile tövbe etmeleri halinde haklarını helâl etmiştir.
İrtihalinin 56. Yıldönümünde bilinmesini istedim. Allah rahmet eylesin.